Kendi hava kompresörünüzü oluştururken veya hazır bir sistem edinirken, kompresör hava girişinin konumunu özenle düşünmelisiniz, çünkü bu yer kompresörün çalışma kalitesini doğrudan etkiler. Giren havanın ısısı, kompresörünüzün etkinliğini belirleyen en önemli unsurlardan biridir. Sıcaklıkta her 3°C'lik yükselme, enerji kullanımında yaklaşık %1'lik bir artışa sebep olabilir ki bu da yıllık çalıştırma giderlerinizi ciddi şekilde etkileyebilir. Bunun yanı sıra, yüksek ısıdaki giriş havası, kompresör kapasitesinin düşmesine ve sistem parçalarının yaşam süresinin azalmasına neden olur. Sanayideki uygulamalarda, giriş havası sıcaklığındaki ufak değişimler bile üretim etkinliğini ve ekipman dayanıklılığını etkileyebilir.
Birçok hava sıkıştırma makinesi doğal hava emen yer değiştirme temelli sistemlerdir ve bunların etkin işleyişi için çevresel şartlar son derece önemlidir. İçeri çekilen hava, ortam ısısı ve basıncıyla cihaza girmektedir, fakat iklimsel değişimler ve yükselen çevre ısıları bu işleyiş sürecini olumsuz yönde etkilemektedir.
Hava ısısı artarsa, havanın yoğunluğu düşer ve bu fizik kuralı kompresör çalışmasını doğrudan etkiler. Hava kompresörleri belli bir hava hacmi alabildiğinden, sıcaklık artışına bağlı olarak azalan yoğunluk, sistemde sıkıştırılabilecek hava miktarının düşmesine yol açar. Böylece kompresör aynı enerjiyi harcamasına karşın daha az hava sıkıştırabilir. Teknik açıdan, bir kompresörün her hareket esnasında çekebileceği en fazla hava miktarı, piston en alt noktadayken (alt ölü nokta) silindirin içindeki boşluk kadardır. Artan sıcaklıklar, bu sabit alana giren hava taneciklerinin sayısını azaltır, bu da verim kaybına sebep olur ve neticesinde performans düşüklüğü ile daha fazla enerji sarfiyatı görülür. Kompresör performansı ile ortam hava sıcaklığı arasındaki ilişki incelendiğinde, düşük ortam sıcaklıklarında yaklaşık %3 oranında debi kazancı sağlanabileceği görülmektedir.
Endüstriyel hava kompresörlerinin performansı, yalnızca mekanik ve tasarım faktörlerine değil, aynı zamanda çevresel değişkenlere de bağlıdır. Bu değişkenlerin başında gelen giriş hava sıcaklığı, kompresör verimliliği ve enerji tüketimi üzerinde doğrudan etkiye sahiptir. Bu yazıda, giriş havası sıcaklığının üç ana kompresör türü üzerindeki etkisi teknik bir çerçevede ele alınmaktadır:
Hava yoğunluğu ısıya bağlı olarak farklılık gösterir ve bu durum motorun çalışma performansını ciddi şekilde etkiler. Isı yükseldiğinde havanın yoğunluğu düşer ve bu motorun çalışma verimini azaltır. Mesela, bir kompresör çevresindeki ısı kaynaklarından etkilenerek 60°C (140°F) sıcaklıktaki havayı çektiğinde, bu havanın yoğunluğu yaklaşık 1.05 kg/m³ olacaktır. Bu seyrek hava, motorun ihtiyacı olan oksijen miktarını karşılamakta yetersiz kalabilir, bu da performans kaybına ve verimsiz çalışmaya yol açar.
Ancak kompresör, doğrudan 15°C (59°F) sıcaklıktaki dış ortamdan hava alacak şekilde konumlandırılırsa, bu durumda hava yoğunluğu yaklaşık 1.225 kg/m³’e çıkar. Aynı hacimde daha fazla oksijen barındıran bu serin hava, yanma verimliliğini artırır. Sonuç olarak motorun ürettiği güçte yaklaşık %17’lik bir artış sağlanabilir. Bu da yalnızca performansı artırmakla kalmaz, aynı zamanda daha düşük yakıt tüketimiyle daha verimli bir çalışma ortamı sunar.
ICFM (Actual Cubic Feet per Minute): Kompresörün girişinde gerçek ortam koşullarında ölçülen hava hacmidir. Bu değer, sıcaklık ve basınç gibi çevresel faktörlere göre düzeltilmemiştir.
SCFM (Standard Cubic Feet per Minute): Belirli standart koşullara (genellikle 14.7 psia basınç, 68°F sıcaklık ve %36 bağıl nem) göre düzeltilmiş hacimsel hava akışıdır. Kütle debisi ile ilişkilidir ve gerçek hava tüketimini daha doğru yansıtır.
Adyabatik (İzentropik) Sıkıştırma: Isı transferi olmadan gerçekleşen sıkıştırmadır. Sıcaklık artışıyla birlikte sıkıştırma gerçekleşir. Özellikle yağsız vidalı kompresörlerde bu modele yakın çalışma gözlemlenir.
İzotermal Sıkıştırma: Sıkıştırma süresince sıcaklığın sabit tutulduğu ideal bir modeldir. Isı sürekli dışarıya aktarılır. Yağ enjeksiyonlu vidalı kompresörler bu modele daha yakındır.
Hacimsel Verimlilik: Kompresöre giren gerçek hava hacminin, teorik maksimum hacme oranıdır. Kaymalar ve sızıntılar bu verimi etkileyebilir.
Bu tip kompresörler, içeriye enjekte edilen yağ sayesinde hem sızdırmazlık hem de etkin soğutma sağlar. Bu nedenle, sıkıştırma sürecinde sıcaklık artışı daha sınırlıdır.
Serin hava girişi, bu kompresör tipinde daha yüksek verimlilikle sonuçlanır. Giriş sıcaklığı düşürülerek enerji tasarrufu sağlanabilir.
Yağ içermeyen bu sistemler, daha hassas uygulamalarda (örneğin ilaç veya gıda üretimi) tercih edilir. Isı kontrolü daha zor olduğu için sıkıştırma sırasında sıcaklık daha hızlı artar.
SCFM/kW oranı sabit kalsa da, uygun kontrol sistemleri ile serin hava avantajlıdır.
Bu kompresörler, yüksek hava debileri için tasarlanmıştır ve giriş havası sıcaklığına oldukça duyarlıdır. Giriş yoğunluğu arttıkça kompresör eğrisi yukarı kayar, bu da kontrol sistemlerinin dikkatli yönetimini gerektirir.
Giriş havasındaki 20°F’lik değişim, verimliliği yalnızca %0,2 oranında etkiler. Giriş sıcaklığı düşüşü esas olarak kontrol, motor yükü ve hava dağıtım verimliliği açısından önemlidir.
Giriş hava sıcaklığı düşüşünün avantajlarından faydalanmak için kompresör sistemlerinin kontrol yapısı kritik öneme sahiptir:
Giriş hava sıcaklığındaki düşüşün enerji verimliliği üzerindeki etkisi, kompresör tipine ve kontrol sistemine bağlıdır:
Giriş hava sıcaklığını düşürme stratejileri, öncelikle bakım kolaylığı, yağ kalitesi, yoğuşma kontrolü ve motor yük sınırlamaları gibi faktörler göz önünde bulundurularak değerlendirilmelidir.